20 Ekim 2012 Cumartesi

Bir duyuru biraz da itiraf

 

Bir başı buyrukluk var bende kabul ediyorum.
Kendime hasım herkes kadar...
Özel bir alanım var çevremde
İstemiyorum kimse oraya adım atsın
Ben ve benim'lerle dolu bir yer orası
Ben, benim, benimki...
Mesela bir şey benim ise senin değildir kabul etmeli!
Eğer ben oraya bırakmışsam bir şeyi
Sormadan üzerindeki tozu bile alamazsın...
Herkes elini süreceği şeyi bilmeli bu hayatta
Her maddeyi kişileştiririm ben
Silgiden bilgisayara, telefondan arabaya
hatta kaleme kadar
Dokunmayın!
Karışmayın!
Karıştırmayın ne özelimi ne genelimi
Böyle kabullenip böyle sevebilenlerle hayata devam.
Böyle sevin beni ya da sevmeyin umrumda değil
Yeter ki dokunmayın, karışmayın, karıştırmayın, sorgulamayın!
Ben Dünya'nın en hak en basit şeyini istiyorum
Gereğinin yapılması dileğiyle..

19 Ekim 2012 Cuma

Kimse Bilmez



Bulut geçti
Gözyaşları kaldı çimende
Gök rengi şarap
İçilmez mi böyle günde
Seher yeli eser
Yırtar eteğini gülün
Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün

Bu yıldızlı gökler
Ne zaman başladı dönmeye
Kimse bilmez
 
Ömer Hayyam'ın dizelerinden & Mehmet Güreli'nin müthiş şarkısı

Yaratıcı Bünyeler



Bazen çok düşünüyorum ama sonuç bu yani...Bu sözler günlerdir beynim de yankılanıp duruyor.

Her şey bizim için evet ama her şeyi iyi gören de kötü gören de bizler değil miyiz?

Mesela "Pazartesi" günü diye bir gün uydurup onu hafta başı yapan sonra da "Pazar" diye uydurduğumuz günün en iyi ihtimalle akşamından itibaren yine kendi kendimize uydurduğumuz "sendrom" ile savaşmak zorunda kalan biz değil miyiz? Bunu yaşadığımız yetmiyormuş gibi bulaşıcı bir hastalık misali küçük büyük demeden çevremize de yayıyoruz! 4 yaşında bir öğrencim bir gün dersin ortasında "Biliyor musun Pazartesiyi hiç sevmiyorum" dedi oysa o gün günlerden Çarşambaydı kim bilir kimden duymuş ve küçücük beynini bilmeden modlamıştı böylesine..

Günler/aylar/yıllar boyunca neleri sorun edip, neleri yok sayıp, nelere gülüp, nelere uykumuzu kaçırıyoruz?!

Kaçan uykularla hesaplaşamadığımız gibi geçen zamanın da boynuna bir ip geçirip çekemiyoruz istediğimiz yöne halbuki ölesiye yaratıcıyız hepimiz. Ne Dünya küçük ne de sorunlar büyük. Sadece bizler çok yaratıcıyız bunu unutmayalım istedim.



15 Ekim 2012 Pazartesi

Hiç Zamanı Değildi

Şu an bu satırları yazmaya başlamanın hiç zamanı değil hem de hiç!

Almam gereken 4 uçak bileti var hem de son anda daha rezervasyon bile yapmadım. Mutfakta pişen ve çevrilmesi gereken köfteler var mesela, sonra bir sürü ütü birikti...Yarın ise düşünmeye bile mecalim olmayan deli bir programım var henüz planlayamadığım, kime nasıl yetişeceğim, neler olacak, neler olmayacak, neye kızıp neye üzüleceğim belli değilken ne işim var benim blogla??

Var işte öyle ihtiyacım var ki yazmaya..Yazıp sildiklerim var mesela diğer blog ailem tarafından keşfedilince yazıp yazıp attığım şeyler birikti benim içimde. Artık yazık olmayacak ne var ne yoksa burada değer bulacak hepsi bir bir.

Biri var içimde hiç susmayan işte o konuşacak, yazacak, ekleyecek, çıkartıcak her şeyi dökecek aklına estiği gibi tam da canı çektiği gibi..

Burada yazmak şişeye yazıp okyanusa fırlatmak gibi bir şey! Yazdım, yazıyorum, yazacağım elbet biri okur!

Pintish Ayshe'nin Dünyası burası, hoşgeldiniz!